Pirus Zaferi ve Bazı Az Önemli Şeyler


Bir önceki yazıyı okumadı iseniz kısaca söyleyeyim: Burada çakallık öğretiyoruz. Adına her ne derseniz deyin; edebiyat veya kültür dünyasında, entelektüeller arasında ihtiyacınız olan bazı anahtar kelime, kavram, kalıp, ifade veya tüyoları burada bulabilirsiniz. Üstelik ücretsiz.

Geçen yazıda bu tip ifadelerin, yani kullandığınız takdirde sizi daha birikimli gösterecek kalıpların ve benzetmelerin Yunan mitolojisindeki örneklerini anlatacağımı vaat etmiştim. Ne yazık ki Damokles’in Kılıcı’na takılıp kalmış, mitolojiye başlayamamıştım. Tam bu yazıyı yazacaktım ki (yani bir zamanlar edebiyat dünyasına hızlı bir giriş yapan ama aynı hızda o dünyadan ayrılan Paz Edebiyat için yazı yazdığı dönemden bahsediyorum) Paz Edebiyat’ın yazılarını okumaktan zevk duyduğumuz yazarı Yunus Anıl Yılmaz’ın bana bir pas attığını gördüm. (Ah ne iyi olurdu Paz yayımlanmaya devam edeydi de biz de Anıl'ın yazılarını okuyabileydik.) Yazısının başlığında ‘Pirus Zaferi’ni kullanmış ve anlamını bilmeyenler için beni referans göstermiş. Elbette gurur duydum. Zaten en büyük hayalim hain Wikipedia’ya milli bir alternatif olmak.

Genç ve yakışıklı yazarımızı kıracak değilim elbette ama sevgili Anıl yazıyı çok erken, 16 Nisan referandumundan hemen önce yazmıştı. Referandum sonrasında ise, zaten zaman zaman kullanıldığı için aşina olduğumuz bu benzetmenin kullanımında bir patlama yaşandı. Yazarımız daha başlıkta ‘Pirus Zaferi’ni kullanarak ne kadar entelektüel olduğunu göstermek istemiş ama Türkiye’de zamanın dengesiz yaşanmasına kurban gitmişti. Türkiye burası; burada zaman bazen bir yılda bir gün yaşanırken bazen bir günde bir asır yaşanır. Burada zamanda yolculuk yapmak da mümkündür. Tayy-ı zaman dedikleri bu olsa gerek. Ama ne hikmetse bu yolculukta eğer ileri gidilecekse, tek şansınız bir yılda bir gün ileri gitmektir; çoğunca yaşadığımız bir günde yıllarca geriye gitmektir.

Neydi peki yazarımızı ters köşe yapan bu ifadenin anlamı? Pirus veya Πύρρος veya Pyrrhos veya İngilizce yazılışıyla Phyrrhus, Helenistik dönemin İsa’dan önce dördüncü yüzyılın sonu ile üçüncü yüzyılın başlarında yaşamış Yunan komutanlarından biri. Erken Roma’nın önemli düşmanlarından. Dillere pelesenk olan ‘zafer’, Pirus’un Romalılara saldırmasının ardından kazandığı Askulum Savaşı’na ait. Pirus, savaş meydanından galip çıkmıştır. Romalıların kaybı, Pirus’un ordusunun kaybından sayıca daha fazladır. Ama Pirus oransal olarak daha kötü durumdadır. Üst düzey komutanlarının büyük bir kısmını da kaybetmiştir ve destek alacak durumda değildir. Savaş sonrasında, Plutark bize Pirus’un, “Romalılara karşı bir savaş daha kazanırsam ordum tümüyle yok olacak” dediğini aktarır. 16 Nisan referandumu sonrasında yorumcular, Evet cephesinin vatan hainliğinden teröristliğe, dış mihraklardan darbeciliğe, haç-hilal kavgasından Evet oyu vermenin farz olduğuna, hatta ilahi koruma altında olunduğuna kadar bütün cephanesini kullanmasına rağmen ancak şaibeli bir sonuçla kıl payı zafere ulaşmış olmasını, bir Pirus Zaferi olarak nitelendirdi. Sanırım Evet cephesinin tek tesellisi, mücadelenin sandıkta olması ve sandıklar bir daha kurulana dek zaman kazanılmasıydı.



Yunus Anıl Yılmaz’ın pasını değerlendirmek zorunda kaldığım için yine giremedim mitolojiye. Öyleyse ben de yine yeni yetme yazarların kullanmak isteyecekleri bazı bahaneleri sıralayayım.

Bak sevgili çakalım: Hiçbir zaman kendi kendine yazı yayınlamayacaksın. Hep aracılar olacak. Bu aracılar arasında insanlar da bulunacak makineler de. İşte yazarken yaptığın bütün hataları rahatlıkla bu aracılara yıkabilirsin. Misal: Editör yazına müdahale etmiş olabilir. Editörler böyledir zaten; ‘düzeltirler’, kısaltırlar, ekleme yaparlar, kelimeleri değiştirirler, nokta virgülle oynarlar vs. Sadece editörler değil, esasında asıl düşmanlar dizgicilerdir. Zira editör hakkında yapacağın dedikodu yazılarının daha sonra yayınlanmamasıyla sonuçlanabilir. Ama dizgici gariban bir emekçidir. Rahatlıkla yüklenilebilir Misal, düzeltmeleri girmemiş olabilir veya düzeltmeleri girerken zaten düzgün olan yerleri bozmuş olabilir. Ama bunu hakikaten yaparlar. Gariban mariban, dizgiciler bazen insanı katil edebilir. O yüzden ‘dizgicinin ellerinde mahvolmuş bir metin’ iddiası, çok inandırıcıdır. Ha bir de insan olmayan aracılar var: Kullandığın kelime işlemci program otomatik düzeltme yapmış olabilir. Bu insan olmayan aracılar asıl olarak editörlerle olan ilişkinizi sürdürebilmeniz için gereklidir: Siz yazınızı yazmışsınızdır ama, bilgisayar işte, neden öyle olduğuna akıl sır erer mi hiç, kaydet butonuna bastığınız halde kaydetmemiştir. Dosyanız masaüstünde kayboluvermiştir. Siz mail atmışsınızdır da, nasıl oluyorsa mailleriniz bir türlü ulaşmıyordur. Hatta sizin ‘Gönderilmiş postalar’ kutunuzda mailin gittiği görülmektedir, editörünüz nasıl da görmemiştir!

Sevgili çakal adayı! Unutma! Sen en güzelini yazdın. Sen en doğru kelimeleri en doğru şekilde kullandın. Hatalarının sorumlusu asla sen değilsin! Yeri geldi mi eleştirilere karşı dilini biraz çatallaştırmanda hiç sakınca yok. Bizim millet böyledir: Siyasette de, gündelik hayatta da, kültür dünyasında da, atar yapanın karşısında eriyiverir. Hadi şimdi ben gideyim, biraz mitoloji okumam lazım.


Yorumlar